Mine Söğüt’ün 2003 yılında yayımlanan ilk romanı olan Beş Sevim Apartmanı aslında daha uzun ve hakkında ipucu veren uzun bir başlığa sahip: Beş Sevim Apartmanı Rüya Tabirli Cinperi Yalanları. İsminden de tahmin edileceği üzere beş katlı Sevim Apartmanı’nda yaşayan kişilerin geçmişleri ve aynı apartmanın bodrum katında yaşayan Psikiyatr Doktor Samimi Bey’in günlükleri etrafında şekilleniyor roman.
Her katında bir daire bulunan beş katlı Sevim Apartmanı, Pürtelaş Sokağı’nda bulunmaktadır. En yakın arkadaşları olan cin ve perilerle arası bozulan Doktor Samimi, akıl hastanesinden getirdiği beş kişiyi bahsi geçen apartmana yerleştirmiştir. Amacı ise cinleri ve perileri yok etmektir.
Küçük yaşta annesi tarafından terk edilen Doktor Samimi, sevgisiz ve iletişimden bihaber olarak büyümüştür. Rüyasında gördüğü cin ve perilerle arkadaşlık ederek mutsuzluğunu ve yalnızlığını unutmaya çalışmaktadır. Bu sebeple, cin ve perilerin emirlerine uygun bir hayat yaşamaya başlamıştır. Dışarı ile iletişimi olmayan, -çünkü onlar böyle emrediyor- sadece derslerine çalışan, içe dönük bir çocukluk ve gençlik geçirmiştir. Nitekim doktor da olmuştur ancak insanlarla arası hiçbir zaman iyi değildir. Yine de sahip olduğu tek şeyden -gerçek arkadaşlarından- mahrum kalmamak için ona emredilen bu hayatı yaşamayı kabul etmiştir. Ta ki bir kadına âşık olana dek. Samimi, kadınla konuşmayı ne kadar çok istese de cin ve perilerin onu cezalandırmak ve terk etmekle tehdit etmesi üzerine bu niyetinden vazgeçmiştir. Ancak cin ve perilere de küsmüştür. Rüyalarında cin ve perilerle görüşmemek için az uyumaya, bolca okuma ve araştırma yapmaya başlamıştır. Sonunda da beş katlı Sevim Apartmanı’na, içine cin girdiğine inandığı beş hastayı yerleştirir.
Bu bağlamda romanda dikkati çeken bir unsur da Sevim Apartmanı’nın hikâyesidir. Erkek çocuk meraklısı bir adamla evli Huriye Hanım art arda beş kız çocuğu doğurmuştur. Çok yaşamadan ölen bebeklerin hepsine Sevim ismi veren Huriye Hanım’ı en son sonunda kocası terk etmiştir. Denilene göre mahallenin kedilerine bakmaya başlamış, o günden sonra beş kedili Huriye Hanım olarak anılmıştır. Üç dişi, iki erkek kedisi olan Huriye Hanım bir gün ölü bulunur. Boş kalan apartmana ise Doktor Samimi, üç kadın iki erkek hastayı yerleştirmiştir.
Hastaların geçmiş yaşantıları ise romanda iki farklı anlatım ile ilerler. Gerçekte olan ve yaşayanın anlattığı. Örneğin hastalardan biri olan Yusuf, aslında zengin ama çocuklarına karşı ilgisiz davranan bir ailede büyüyen, kendine zarar veren ve en sonunda akıl hastanesine yatırılacağını öğrenince babasının ayakkabısı ile annesinin kafasına vura vura onu öldüren biridir. Ancak Yusuf, kendi hayat hikâyesini çizerken yoksul bir ailede yaşadığını ve babasının ayakkabı ile kendisine tekme attığını söyler. Bu durum diğer hastalarda da geçerlidir.
Her birinin ayrı ama aslında aynı olan sorunları ve artık kaçamadıkları bir geçmişi olmuştur anne babaları. Elif, erkek doğması beklenirken kız doğmuş ve babası tarafından hiç sevilmemiştir. Melike ise babasını hiç görmemiştir bile. Kendisini bir cadı zanneden Yeşim, annesinin delirmesine ve babasının ölümüne yol açmıştır. Anneannesini ise kasten öldürmüştür. Oğuz ise büyüyünce annesinin kendisini öldüreceğine inanmış ve cüce olduğuna inanmaktadır. Annesi tarafından büyüdüğü söylendiğinde ise annesini öldürür.
Her karakterde öldürme, intikam, kıskançlık, ait olamama ya da ait hissedememe durumları mevcuttur. Kimisi ailesine ait hissetmezken kimi cinsel kimlik aidiyetini sorgular. Çok katmanlı ve gerçek ile sanrının iç içe girdiği bu romanda bir de Doktor Samimi’nin günlükleri vardır. Gözlemleyerek ve hastaları dinleyerek aldığı notlarla dolu defteri, romanda okuyucuya ışık olmaktan çok yeni bir düğüm sunar.
Hacimce çok ağır olmayan bu roman içerik olarak oldukça karmaşık ve konusu itibariyle okuması biraz zordur. Ancak çocukluk, aile ya da Ödipal kompleks gibi psikiyatri konularıyla ilgiliyseniz bu romanı okumanızı ve hatta uyarlanan tiyatro oyununu izlemenizi tavsiye ederim.
Uyarı: Sonu hakkında bilgi edinmek istemeyenler için yazıyı okumayı burada kesip önce kitabı okumalarını tavsiye ederim.
Beş Sevim Apartmanı’nda çıkan yangın neticesinde sadece Doktor Samimi’nin cesedi bulunmuştur. Diğerleri nerededir bilinmez ancak Doktor Samimi’nin cin ve perileri yok etmeye karar verdiğinde sarf ettiği sözü hatırlatmak isterim: “Olduğuna inanmadığınız bir şeyi yok edemezsiniz. Ama bir şeyin varlığını zedelemek istiyorsanız ona olan inancı yok ederek işe başlayabilirsiniz.”
Neslihan DEMİRHAN
ndemirhann@hotmail.com